21 Haziran 2009 Pazar

Kitap - Hosseini - Uçurtma Avcısı

“ ‘Güzel,’ dedi Baba, ama gözleri ikircikliydi artık. ‘Şimdi, mollalar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışında ki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?’
.........
.........
‘Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun,’ dedi Baba. ‘Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?’
.........
.........
‘Yukarıda bir yerde bir Tanrı varsa, umarım benim viski içmem, domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur. Hadi, in bakalım. Böyle günahtan konuşup durmak beni yeniden susattı.’”
Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı – Sayfa 21-22

“Aynı gece, ilk kısa öykümü yazdım. Otuz dakikamı aldı. Sihirli bir kase bulan ve gözyaşlarını bu kasenin içine akıttığı zaman yaşların inci tanelerine dönüştüğünü gören bir adamın hikayesiydi. Ama yoksulluğuna karşın mutlu biri olan bu adam çok ender ağlamaktadır. Bunun üzerine, gözyaşları sayesinde zengin olabilme umuduyla, ağlamak için kendini zorlamaya, her yolu denemeye başlar. İnciler yığıldıkça hırsı bilenir. Öykü, bir inci tepesinin üzerinde elinde bıçak, kucağında da biricik karısının doğranmış bedeniyle oturan adamın, hıçkırarak ağlamasıyla bitiyordu.”
Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı – Sayfa 37

“Uçurtma yarıştırmak, Afganistan’ın eski bir kış geleneğiydi. Turnuva sabah erkenden başlar, kazanan uçurtma tek başına gökyüzünde süzülünceye kadar da sona ermezdi – bir turnuvanın hava karardıktan sonra çok sonra bittiğini anımsıyorum. İnsanlar kaldırımlarda, damlarda toplaşır, çocuklarına tezahürat yapardı. Sokakları dolduran yarışmacılar var güçleriyle sicimlerine asılır, ipi bir salıp bir çeker, gözlerini kısıp gökyüzünü tarar, hasmının ipini kesmek için fırsat kollardı. Her uçurtma yarışçısının, makarayı tutan ve ipi besleyen bir yardımcısı olurdu – benimki Hasan’dı.

Bir keresinde, ailesi mahalleye yeni taşınmış olan haylaz bir Hintli oğlan bize memleketinde ki uçurtma yarışlarının çok katı kuralları olduğunu söyledi. ‘Bu iş için hazırlanmış bir yerde, rüzgara karşı, doğru bir açıda durmak zorundasın’ diye övündü. ‘Ayrıca, camlı ipi yaparken alüminyum kullanman da yasaktır.’

Hasan’la bakıştık. Sonra da kahkaları koyuverdik. Britanyalıların yüzyılın başında, Rusların da 1980’lerde öğrendiği şeyi, yakında bu Hintli çocuk da öğrenirdi: Afganlar bağımsız insanlardı. Afgan halkı gelenekleri sayar ama kurallardan iğrenir. Aynı şey uçurtma savaşında da geçerliydi. Tek bir kural vardı, o da kuralsızlık. Uçurtmanı uçur. Rakibinin ipini kes. Hadi, şansın açık olsun!”
Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı – Sayfa 61

“Hoparlörlerden düğün marşı ahesto boro yayıldı; Baba’yla Kabil’den ayrıldığımız gece, Mahipar kontrol noktasındaki Rus askerin söylediği şarkı:

Sabahı kilitleyip anahtarını kuyuya at,
Usulca git, güzelim ayışığım, usulca git,
Sabah güneşine doğmayı unuttur,
Usulca git, güzelim ayışığım, usulca git.
Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı – Sayfa 203

“Uzaklaşırkenn, yanda ki dikiz aynasından geriye baktım. Vahit üç oğluyla birlikte, kamyonun kaldırdığı toz bulutunun içinde duruyordu. Birden aklıma bir şey geldi: Bir başka dünyada olsaydı, bu çocuklar kamyonun arkasından koşamayacak kadar aç olmazlardı.

O sabah, gündoğumuna yakın, sağı solu kolaçan edip kimsenin bakmadığına emin olunca, yirmi altı yıl önce yaptığım bir şeyi yinelemiştim: Bir şiltenin altına, bir deste buruşuk banknot sokmuştum.”
Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı – Sayfa 288

“Resmi bulduğum yere soktum. Sonra, bir şey farettim: Az önceki düşünce, eskisi kadar dikenli değildi. Sohrab’ın kapısını çekerken, kendi kendime sodrum: Yoksa bağışlanmak böyle mi tomurcuklanıyordu? Gürültülü patırtılı bir veda töreniyle değil de, eşyalarını sessizce toplayıp bir gece yarısı habersizce sıvışarak mı?”
Khaled Hosseini – Uçurtma Avcısı – Sayfa 425