6 Aralık 2007 Perşembe

Kitap - Lieberman - Herkese Her ist...

“Hayatta başarılı olmak istiyorsanız, genelde başka insanların desteğine ihtiyaç duyarsınız. İnsanlara istediklerinizi yaptırabilmenin bir numaralı kuralı sizi sevmelerini sağlamaktır”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 11

“Yalnızca daha çok görünerek, bir insanın içinde “büyürsünüz”. Araştırmalar, etkileşim seviyesi arttığı için fiziksel olarak daha yakın olduğumuz insanlarla daha yakın arkadaş olduğumuzu ya da buna eğilimli olduğumuzu gösteriyor.”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 19

“Daha çok sevilmek için, utanç verici bir şey yapın ve kendinize gülün. Görmezlikten gelmeye ya da olmamış gibi davranmaya çalışmayın. İnsanın kendisiyle dalga geçebilmesi, kendinizi bir başkasına sevdirmenin olağanüstü bir yoludur.”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 23

“Ancak o insanı ‘objektif’övgülerle donatmak, sizi güven dolu bir yere koyarken, onun da kendisini mükemmel hissetmesini sağlar. Ona, ne kadar mükemmel olduğunu söyleyin, sizin her şeyiniz olduğunu ve onsuz yaşayamayacağınızı değil!b ”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 47

“Kararlarımızın yüzde doksanı duyguyu esas alır. Mantığımızı ise davranışlarımızı haklı çıkarmak için kullanırız. İkna etmek için duygulara ulaşmak zorundasınız.”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 92

“Etkili liderlik, bir başkasının yerine düşünebilmek demektir. Eğer bir insanın arzularına, ihtiyaçlarına ve isteklerine karşılık verebilirseniz, onu her şekilde motive edebilirsiniz. Ama yapmadan önce, insanların, sizin önemsediğinizi bilene kadar, ne bildiğini önemsemediklerini aklınızda tutun. İnsanlar sizin kendinizden emin olup olmadığınızı hisseder ve siz buna gerçekten inanmadıkça liderlik edemezsiniz.”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 120

“Her şey bir yana, bir insanın sizi sevmesinin, sizin hakkınızdaki hislerine değil, kendisi hakkında hislerine bağlı olduğuunu unutmayın. Bütün gününüzü kendinizi ona sevdirmeye ve sizin hakkında iyi düşünmesine çalışarak geçirebilirsiniz, ama asıl fark yaratan, sizin etrafınızdayken ona kendisini nasıl hissettirdiğinizdir. İlişkinin dinamikleri ne olursa olsun, onu rahat ve mutlu hissettirerek, iyi, samimi ve uzun süreli bir arkadaşlığa doğru büyük yol kat edebilirsiniz.”
Dr. David J. Lieberman - Herkese Her istediğinizi yaptırın – Sayfa 180

Kitap - Cengiz Aytmatov - Beyaz...

Dedem diyor ki, atalarının adlarını, kim olduklarını unutanlar, kötülük yapmaktan utanmazlarmış. Çünkü o zaman insanın nasıl biri olduğunu ne çocukları bilirmiş ne de çocuklarının çocukları.
Cengiz Aytmatov-Beyaz Gemi Sayfa 112

Şimdi ben sana yalnız şunu söyleyebilirim: "Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşmadığı herşeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedidir.
İşte budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki çocuk vicdanı
tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır..."
Cengiz Aytmatov-Beyaz Gemi Sayfa 168

Kitap - Ilgın Olut - Neva

“ İnsanların içindeki rahatlığın ve kendine güvenin kaynağı kişinin iç dünyasının zenginliğidir. Ve de kendisine ve çevresine olan dürüstlüğü. Bir ayakkabı olamaz….”
Ilgın Olut – Neva Sayfa 54

“ - Biliyor musunuz, Yakuzi Kızılderili’leri insanları 4 gruba ayırmışlar. Sıradan insan, avıcı, büyücü ve savaşçı.
Genç kız dalgınlıktan çıkarcasına kekeledi.
- Afedersiniz…
Ilgın’ın yüzü içten bir gülümsemeyle aydınlandı,
- Evet… En yüksek mertebe sayılan savaşçının çok önemli bir özelliği var. Savaşçı
olduğundan farklı bir insanmış gibi görünebilir. Bundan gocunmaz, çünkü kendisini kendisine ispat etmiştir. Tekbir şey önemlidir onun için; amaç. Fakat amaç mutlaka evrensel olmak ve iyiliğe hizmet etmek zorundadır.
- Ne demek istediğinizi pek anlayamadım.
- Yani savaşçı bir yalan söylediyse… Mesela canım yani, bu onun yalancı olduğu
anlamına gelmez. İyiliğe hizmet etmek istemiş olabilir…”
- Yani?
- Yani ben size bir hasta ile ilgli görüşeceğim dediğim için yalan söylemiş
olabilirim, ama yalancı olmam.”
Ilgın Olut – Neva Sayfa 115

Kitap - Tolstoy - Anna Karenina

“ Bütün mutluluklar birbirine benzen, ama her mutsuzluğun ayrı bir görünüşü vardır.”
Tolstoy – Anna Karenina Cilt 1 Sayfa 1

“ ‘Bir şey düşündüğüm yok. Seni seviyorum, her zaman da sevdim. İnsan birini seviyorsa, onu olduğu gibi seviyor demektir; olmasını istediği gibi değil.’ ”
Tolstoy – Anna Karenina Cilt 2 Sayfa 649

“ ‘Bu hep böyle olmuş, böyle devam edecek. Biz yeni bir şey yapmak, mumların üzerinde reçel kaynatmak, birbirimizin ağzına süt sıkmak istedik. Fincandan içmekten daha iyi bu.’ ‘Akıl yoluyla hayatın anlamını kavramaya kalkışmamız buna benzemiyor mu?’ diye düşündü Levin. ‘İnsanın varlığına yabancı olan düşünceyi araç kullanan felsefelerde bizi, sonunda bilmediğimiz bir yere götürmüyorlar mı? Her filozofun sistemini kurmadan önce gerçeğini bildiği ve bu gerçeğe akıl yoluyla varmaya çalıştığını sezmiyor muyuz?’. ‘Çocukları kendi hallerine bıraktığımız zaman nasıl tehlikelerle karşılaşıyorlarsa, tutku ve düşüncelerimizle başbaşa kalıp Tanrı’dan, hak ve iyilik fikirlerinden uzaklaştığımız zaman biz de tehlikelerle karşılaşıyoruz.’. ‘Bir Hıristiyan olarak yetişip, Hıristiyanlığın sağladığı saadetlerin içinde yaşarken onların hayatım için ne kadar önemli olduklarını anlayamıyour, onları yıkıp yakmaya kalkışıyordum. Bu bakımdan tıpkı çocuklara benziyordum. Gerçekten yine çocuklar gibi en lüçük bir tehlikeyle karşılaştığım zaman, Tanrı’ya sığınıyordum.’ ”.
Tolstoy – Anna Karenina Cilt 2 Sayfa 831

“ Çocuğun odasına vardığı sırada, sabah düşünmüş olduğu meselelerden birini hatırladı. Daha doğrusu bu meseleyi düşünmekten kaçınmıştı. Bu düşünce şuydu: Tanrı’nın varlığını gösteren en güçlü delil onun, iyiliğin ne olduğunu açıklamış olmasıdır. Ama bu açıklamanın sadece sadece Hıristiyan kilisesine verilmiş olduğunu, Budist yada Müslümanların bu gerçeğe erişmemiş olduklarını nasıl söyleyebiliriz. Gerçekten onlar da iyilik yapılması gerektiğini söylüyor ve yapıyorlardı.”
Tolstoy – Anna Karenina Cilt 2 Sayfa 845

Kitap - Rafik Schami - Gece Masalcısı

“Her günün bir ruhu olduğu söylenir. Nitekim iyi ve kötü, sıkıcı ve heyecanlı, soğuk ve sıcak günler vardır. Tıpkı insanlar gibi. Ayrıca kendini yalnız hisseden günler de az değildir. İşte o günler, hem toplumdan hemde yanı nitelikteki diğer günlerden kaçar! Kış ortasında çıkıveren yazdan kalma bir günün neler düşündüğünü kim bilebilir ki?”
Rafik Schami – Gece Masalcısı Sayfa 205

Kitap - Ilgın Olut - Yüzleri Arayan...

“Tolstoy’un bir sözü vardır. ‘Ben bütün kazandıklarıma matığım değil hislerim sayesinde ulaştım.’der. Çoğu zaman mantığım ve hislerim bana farklı şeyler söyledi ve ben hayatım boyunca mantığımın sesini dinledim. Ama doğru kararlar verdiğimi düşünmüyorum.”
Ilgın Olut – Yüzleri Arayan Adam Sayfa 17

“Beklenmedik haberler, olaylar ve fırsatlar –tıpkı felaketler gibi- tüm zamana homojen olarak dağılmaz. Belli bir zaman diliminde hep arka arkaya gelir. Gün içinde belki birkaç saate, yıldaki birkaç güne, bir ömürdeki sayılı birkaç yıla sıkışır.”
Ilgın Olut – Yüzleri Arayan Adam Sayfa 46

“Gerçek dostluklar ancak iyi kalpli olduğu kadar birbirlerinin onünde ufuklar açabilen insanlar arasında kurulabilirdi. Bundan dolayı da idealist bir doktor için, analitik ve pratik bir zekayla düşünebilen bir endüstri mühendisi hiç kuşkusuz en ideal dostlardan biriydi…”
Ilgın Olut – Yüzleri Arayan Adam Sayfa 96

Kitap - Milan Kundera - Var Ol...

“Sadece bir tek hayat yaşadığımız için bu hayatı öncekilerle karşılaştırmaz ya da kusurlarımızı gelecekte ki hayatlarımızda gideremeyiz; bu nedenle de ne istediğimizi bilemeyiz. Karşılaştırma fırsatı olmdığı için hangi kararın daha iyi olduğunu sınamanın bir yolu yok. Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoryuz, önceden uyarılmaksızın, rolünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Yaşam öncesi ilk prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamanın? Yaşamın hep bir taslak gibi olması da bundandır işte. Yok ‘taslak’ ta tam anlatamıyor demek istediğimi, çünkü taslak bir şeyin ana çizgileriyle belirmesi demektir, bir resmin az çok ortaya çıkmasıdır, yaşamımız dediğimiz taslaksa hiçbirşeyin taslağı değildir, bir resmin resme dönüşmeyecek ana çizgileridir.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 16

“Babasının evi terk ettiği gün, Franz’la annesi birlikte kente indiler ve evden çıkarlarken Franz annesinin bir ayağına başka öteki ayağına başka pabuç giymiş olduğunu fark etti. Ne yapacağını şaşırmıştı; yaptığı yanlışlığa dikkatinin çekmek istiyor, ama bir yandan da annesini incitmekten korkuyordu. İşte bu yüzden, kentte birlikte yürüdükleri süre boyunca gözlerini annesinin ayaklarından ayıramadı. Acı çekmenin ne demek olduğunu ucundan kenarından ilk sezişi böyle oldu.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 97

“Ama güçlüler güçsüzleri incitmeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 16

“Sabina için gerçek yaşamak, ne kendi kendimize ne de başkalarına yalan söylememek, ancak insanlardan uzak olunduğunda mümkündü; yaptığımız işlere başkasının gözü değdiği an, ister istemez o göze hoş görünmeye çalışırız ve yaptığımız hiçbirşey dürüstçe olmaz. Bizi seyreden birilerinin olması, bizi seyredenleri bir türlü aklımızdan çıkaramamak, yalanlar içinde yaşamak demektir.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 120

“Yaşamamızdaki sarsıcı durumları dile getirmek istediğimizde, ağırlık belirten eğretilemelere başvurmak eğilimindeyizdir. Bir şeyin bizim için büyük bir yük olduğunu söyleriz. Ya taşırız bu yükü ya da beceremez, okkanın altına gireriz, bu yükle didişir, kazanır ya da kaybederiz. Ya Sabina –sahi ne olmuştu ona? Hiç. İçinden terk etmek geldiği için bir erkeği terk etmişti. Erkek onun peşinden mi gelmişti? Ondan intikam almaya mı çalışmıştı? Hayır. Sabina’nın dramı ağırlığın değil hafifliğin dramıydı. Onun payına düşen yük değil varolmanın dayanılmaz hafifliğiydi.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 130

“Platon’un Şölen’indeki ünlü efsane aklına geldi ansızın: Tanrı onları ortadan ikiye ayırıncaya kadar bütün insanlar hermafroditti, o zamandan beri bu yarılar birbirlerini arayarak dünyanın dört bir bucağında gezip duruyorlar. Aşk kaybettiği yarıyı özleyişimizdi işte.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 245


“Karenin köpek değil de insan olsaydı, Teraza’ya çoktan, ‘Buraya bak, her gün şu çöreği ağzımda tutmaktan bıktım, içime fenalık geldi. Değişik gelmiyor mu aklına?’ demişti bile. İşte insanoğlunun bütün bahtsızlığı burada yatıyor. İnsan zamanı bir döngü izlemiyor; onun yerine dümdüz bir çizgide ileri doğru gidiyor. İnsan bu yüzden mutlu olamıyor; mutluluk yinelenmeye duyulan özlemdir.”
Milan Kundera – Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği Sayfa 303

Kitap - Sunay Akın - Ayçöreği ve...

“İrhandalı yazar Bernard Shaw ‘Pygmalion’ adlı oyununun galasına davet ettiği Whinston Churchill’e şu notu iletir: ‘Pygmalion’un ilk gecesi için isze iki bilet ayrıldı. Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa…’ Churchill, böylesine iğneli bir davetin altında kalmaz: ‘İlk gece gelemiyorum. İkinci gösteriye gelebilirim, eğer olacaksa…’”
Sunay Akın – Ayçöreği ve Deniz Yıldızı Sayfa 9

“Rakamları parmaklarımızı sayarak öğreniriz: ‘Bir, iki, üç, dört, beş’. Bu sayma işlemini yaparken, parmak adlarını sırladığımızı pek çoğumuz bilmeyiz. Serçe parmağının adı ‘Pır’ dır. Yanındaki yüzük parmağının adı ise ‘Ekki’.Orta parmağa ‘Uç’ denir. Sonraki parmağımızı işaret etmek ve dokunmak için kullanırız, yani ‘Dürt’. Son sırada yer alan parmağa da ‘Baş’ adı verilir. Parmak adlarını yanyana getirelim. ‘Pır, ekki, uç, dürt, baş’.”
Sunay Akın – Ayçöreği ve Deniz Yıldızı Sayfa 77

Kitap - Aslı Erdoğan - Kabuk Adam

“Bazen insan hiçbir şey hatırlamak kadar acı vermez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutmamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır. Yaşadığımız anları dondurup cümlelere dökme çabası, çiçekleri kurutup kitap yaprakları arasında ölümsüzleştirmeye benzer. Hepimizin çoktan öğrendiği gibi, bir öykü, gerçekten yaşanmış da olsa, gerçekliği yansıtmaktan çok uzaktır, onun bir kaç resminden, simgesinden oluşmuştur.”
Aslı Erdoğan – Kabuk Adam Sayfa 1

“ ‘Ceheneme giden yolun taşları iyi niyetle döşenmiştir’ derler ama ben buna inanmıyorum. Her iyi niyet taşını ters çevirin, altında bir alçaklık saklıdır. Cehenneme giden yolun taşları, bence korkuyla döşenmiştir. İçimdeki insan uyanmıştı ve bütün uyanışlar korku vericidir.”
Aslı Erdoğan – Kabuk Adam Sayfa 146

Kitap - Paulo Coelho - Veronika...

“Kendini vurmak, yüksek bir yapıdan atlamak, kendini asmak, bu seçeneklerden hiçbri onun kadınsı doğasına uymuyordu. Kadınlar kendilerini öldürdüklerinde çok daha romantik yöntemler seçerler, bileklerini kesmek ya da aşırı dozda uyku ilacı almak gibi. Terk edilmiş prensesler ve Holywood yıldızları bunun sayısız örneklerini gözler önüne sermişlerdir.”
Paulo Coelho– Veronika Ölmek İstiyor Sayfa 13

“Yaşam boyu pek çok kez farketmişti Veronika, tanıdığı bir sürü insan başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi, ama işin gerçeği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı; çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardır.”
Paulo Coelho– Veronika Ölmek İstiyor Sayfa 35

“Peki bugüne kadar enerjisini neye harcamıştı? Yaşamının olduğu gibi devam etmesini garanti almaya çalışmaya. Ana babası kendisini çocukluğunda olduğu gibi sevmeyi sürdürsünler diyepek çok isteğinden vazgeçmişti – oysa gerçek sevginin zamanla değişip geliştiğini, yeni ifade yolları keşfettiğini bilmiyor muydu?”
Paulo Coelho– Veronika Ölmek İstiyor Sayfa 49

“Oysa bazı şeyler var ki, srf insanların çoğunluğu öyle olmaları gerektiğine inandığı için yerleşir, normlaşır. İki örnek vereceğim size. Yazı makinesinin tuşlarının neden bildiğimiz sırada düzenlendiğini hiç merak ettiniz mi? ‘Hayır’. İlk sıradaki harflerin düzenine göre adlandrıyoruz klavyeleri:QWERTY. Kalvye neden aşfabetik soraya göre değilde , her dilde farklı farklı dizldiğinin gerekçesini erak edip araştırdım. İlk yazı makinesi 1873 yılında Chistopher Scholes tarafından, el yazısının güçlük ve yavaşlığını telafi eetmek üzere icat edilmiş. Ama ortaya bir sorun çıkmış hemen: makinede çok hızlı yazıldığında çubukları birbirine karışıyor, makinede çalışmıyormuş. Bunun üzerine Scholes QWERTY klavyesini icat etmiş. Yazı makinelerinin daha yavaş yazmalarını sağlayan bir klavye. Tekrarlamak gerekirse; yazı makinesi ve bilgisayar klavyeleri, kullanıcılar daha hızlı değil daha yavaş yazsınlar diye ayarlanmış. Anladınız mı? Şimdi bu klavye düzenini değiştirmeye kalksanız malınızı kimseye satamazsınız.”
Paulo Coelho– Veronika Ölmek İstiyor Sayfa 162-163

“Asıl sorun, kızın her dakika ölümü bekleyerek geçireceği günlerdi. Bunu da enine boyuna düşündü doktor, sonunda çok önemli olmadığına karar verdi. Yaşadığı her günü bir mucize olarak görecekti kız… ki, kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak , her yeni gün bir mucizedir.”
Paulo Coelho– Veronika Ölmek İstiyor Sayfa 203

Kitap - Emine Çaykara - Türk Ayn...

“Ve ben sıfırdan başladım. Büyük bir ressam deteri alarak başladım türetmeye. Lisedeyken Dekart’ı (Descartes) okumuştum. ‘Yeni bir şey yaratmak için, o zamana kadar öğrendiklerini unut’ diyordu. ‘Sıfırdan başla; ama evini yıkmadan önce bir tarafta bir çadırın bulunsun’ diyordu.”
Emine Çaykara – Türk Aynştaynı Sayfa 30

“İngiliz Kraliyet Donanması’nın Kaptanlar El Kitabı var, birinci sayfada diyor ki : ‘Denize çıktıktan sonra tayfayla sorunlar varsa, bağırıp çağırıp düzeltmeye çalışma. İlk limanda indir.’ diyor.”
Emine Çaykara – Türk Aynştaynı Sayfa 341

Kitap - Paul Auster - Kilitli Oda

“Öte yandan eğer şimdi NewYork’ta gece ise, güneş başka bir yerde parlıyordur. Örneğin Çin’de kuşkusuz öğle vaktiydi ve pirinç toplayanlar alınlarındaki teri siliyorlardı. Gece ve gündüz göreceli iki terimden başka neydi ki; mutlak bir durumu anlatmıyordu. Herhangi bir zamanda herzaman ikiside mevcuttu. Bunu bilmeyişimizin tek nedeni de aynı anda iki yerde birden olamayışımızdı.”
Paul Auster – Cam Kent Sayfa 138

Eski Yunan’da kader dedikleri bu işte. Her kahraman ona boyun eğer. Seçeneğin yoktur ve yapılacak bir şey varsa o da seçenek tanımayan tek seçenektir.
Paul Auster – Hayaletler Sayfa 64

“Her yaşam alt tarafı bir takım rastlantısal olayların toplamından, rastlantıların, öylesine gelişigüzel oluveren ve kendi amaçsızlıklarından başka bir şey yaymayan olayların kesişmesinin güncesinden başka nedir ki zaten.”
Paul Auster – Kilitli Oda Sayfa 26-27

“Öyküler ancak onları anlatabilecek olanların başından geçer demişti biri bir gün. Aynı şekilde, belkide yaşantılar, onları yaşayabilecek olanlara sunarlar kendilerini.”
Paul Auster – Kilitli Oda Sayfa 30

Kitap - Sulhi Dölek - Kirpi

“Konuşma fırsatım olsa onlara, onaltı milyon yıl önce Mars’a çarpan kuyruklu yıldızdan bahsederdim. Bu kuyruklu yıldızın Mars’tan kopardığı kayalardan bazılarının milyonlarca yıl uzayda gezindikten sonra yeryüzüne düştüğünü, incelendiğinde de dört milyar yıl öncesine ait mikroorganizma fosilleri içerdiğinin anlaşıldığını anlatırdım. Bir zamanlar Mars’da canlılar olduğuna göre demekki yaşam sırf dünyamıza özgü bir ayrıcalık değil. Evrendeki sayısız galakside bizim güneşimize benzeyen sayısız yıldızın çevresinde sonsuz sayıda gezegen olduğunu düşünürseniz, bunların birinde bizimkinden çok daha zeki bir uygarlık bulunması olasılığı çok yüksek. Belki şu an birileri uzayın derinliklerinden bizi gözetliyor ve halimize gülüyordur. Diyeceğim peşimizdeki kızgınlar biraz makul olup artık kan ve kin gütmeyi bırakmalılar. Üstelik uzaydan bizi izleyen yabancılar varsa, onlara ayıp oluyor.”
Sulhi Dölek- Kirpi Sayfa 138-139

Kitap - Salinger - Gönülçelen

“Çok iyi yaptığınız bir işte kendinizi sürekli denetim altında tutmazsanız, bir süre sonra gösterişe kaçarsınız. Gösterişe kaçınca da, eskisi kadar iyi yapamazsınız o işi.”
Salinger - Gönülçelen Sayfa 139

“Aklımda dediğim gibi kalmış ‘Bir gönül bir gönlü çelerse çavdarlar arasında’ diye dedim. Herneyse diyeceğim, büyük bir çavdar tarlasında oynayan çocuklar geliyor gözümün önüne. Binlerce çocuk, ortada da, onlara göz kulak olacak benden başka tek büyük yok. Bana düşen, oraya buraya koşup önünü göremeyen çocukların, sarp kayalıklardan aşağıya yuvarlanmalarını önlemek, uçurumun kenarında yakalamak onları. Gün boyunca bütün işim gücüm bu, çavdar tarlasında çocukları kollamak. Biliyorum, budalaca bir şey, ama bunu dışında gerçekten yapmak istemediğim bir iş yok. Biliyorum budalalık.”
Salinger - Gönülçelen Sayfa 187

“Diyeceğim, çiftlikle değil de amcasıyla ilgileniyorsa, çiftliğini bırakıp amcasını anlatmalı insan. Ama benim demek istediğim, çoğu zaman, bizi çok ilgilendirmeyen bir konuyla söze başlamadıkça, bizi en çok neyi ilgilendirdiğini anlayamayız. Diyeceğim, çoğu zaman kendinizi zorlasanız bile, bir şey gelmez elinizden. İyisi mi, diyorum ben, bir insan sözleriyle ilgi çekebiliyorsa, bir konuya kaptırabiliyorsa kendini, o insanı artık rahat bırakmalı.”
Salinger - Gönülçelen Sayfa 200

“Olgunluğa erişmemiş kafanın özelliği, bir dava uğruna seve seve can vermektir; olgun kafanın özelliği ise, bu dava uğruna seve seve yaşamaktır.”
Salinger - Gönülçelen Sayfa 204

Kitap - Doğan Cüceoğlu - İyi Düşün...

“Kendini keşfetme süreci içinde olan insanların başına sizin başınıza gelen türden olaylar gelir ve onlar da sizin gibi hüzünlenir, istemeyerek acı çekerler. Hüznünüzü kaybetmeyin. Acınızı ucuza satmayın. Kendinizi bulmanız için yaşam size güzel olanaklar veriyor. Bu fırsatları kullanın. Yaşamınıza yön verecek ilke ve değerleri bulma çabasına girin. Kendi öz ilke ve değerlerinizi keşfederek, onları duygu, düşünce ve davranışınızda ifade ederek, kişisel bütünlüğünüzü ve yürekliliğinizi geliştirin. İşte insanların gerçek özgürlüğü budur. Bu özgürlüğü yalamlarının temeline oturtmayanlar, kendilerinin değil, ancak başkalarının beklentilerini yaşarlar.”
Doğan Cüceoğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 23

“ ‘Kendini arayan birçok insan bu arayıştan yorulur ve vazgeçer’ dedi. Yüzüme uzun uzun baktıktan sonra, ‘Söylendiği gibi yaşamak, kendi yaşamını kurmaktan çok daha kolaydır,’ diye sözüne devam etti.”
Doğan Cüceoğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 23

“ ‘Bütün bu gözlemlerden çıkaracağımız önemli bir sonuç var; o da dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi gördüğümüzdür. Gördüğümüzü anlatırken, esasında kendimizi, kendi paradigmamızı anlatırız.’ demişti. Bu cümleden anladığım şuydu: İnsan bir olayı anlatırken, sadece dış dünyada olup biten bir hadiseden söz etmiyor, ister istemez kendinden de söz ediyordu. Eğer dinlemesini bilirsek kişinin söylediği herşeyden o kişinin nasıl bri olduğunu az çok çıkarabilirdik.”
Doğan Cüceoğlu – İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 86

"Babamın anlattığı bir masalı hatırladım. Bir köylü oğluna 'Sen adam olmazsın,' dermiş. Adamın oğlu vezir olmuş ve babasını sarayına çağırmış. Makamına kurularak, 'Bana sen adam olmazsın derdin, bak vezir oldum,' demiş. Baba 'Ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim' diye cevap vermiş."
Doğan Cüceoğlu - İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 118

"Kendini yenileyerek eski alışkanlıklarını kırabilen insan, ancak iç özgürlüğüne kavuşunca, yaşamının kendine özgü amacını keşfedebilir. Kişinin yaşamının kendine özgü amacı, o kişinin yaşamının anlamını oluşturur. Bu nedenle denilebilir ki, eski alışkanlıklaıından kurtularak kendini yenileyebilen insan yaşamının amacına, anlamına ve dolayısıyla mutluluğa kavuşabilir."
Doğan Cüceoğlu - İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 151

"Ben paradigması 'Ben yapabilirim' derken biz paradigması 'Beraberce yapabiliriz' der. Karşılıklı dayanışma biz paradigmasına bağlıdır. Bu paradigmayı kullanan kişi şöyle düşünür. 'Bana olan şeyler, beraber etkileşimimizle biçimlenir ve ben bana olan şeyleri hiçbir zaman tümüyle denetleyemem. İstediğim yere istediğim zaman giderim, ne var ki, tanıdıklarımı nasıl etkilediğimin sorumluluğu bana aittir. Değerlerim içimden gelse de, onların biz dediğimiz toplumdan kaynaklandığının farkındayım; iç kaynalarımın bir kısmının bizim iç kaynaklarımız olduğunun bilincindeyim. Zihinsel yönden sorunlarımın kökenlerinin, bizim sorunlarımızla çalıştığını bilir ve onların çözümünde bu yönü hesaba katarak bilinçli biçimde destek ve yardım ararım.' "
Doğan Cüceoğlu - İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 156-157

"Yaşam doğası gereği karşılıklı dayanışmayı öngörür. Son derece bağımsız kişiler, yaşamın doğal gereği olan karşılıklı dayanışmaya uygun düşmezler. Karşılıklı dayanışma paradigması, bağımsızlık paradigmasından daha üstün, daha olgun ve gelişmiş bir paradigmadır. Ne kadar iyi olursam olayım tek başıma ancak bir dereceye kadar başarılı olabilirim. Ama, biz biraraya geldiğimiz zaman, ikimizin ayrı ayrı başaracaklarından daha iyisini ve fazlasını yapabilme olanağımız doğar. Bu, yaşamın her alanıda doğrudur."
Doğan Cüceoğlu - İyi Düşün Doğru Karar Ver Sayfa 157

Kitap - Ahmet Altan - İsyan Gün...

"Büyük kederleri unutturacak büyük mutluluklar bulmak, derin ve keskin acılar yaşamakta olan insanlar için neredeyse imkansızdır; taşınması zor bir azabı altında ezilen insnalar, bazen büyük bir mutluluk ihtimali kapılarını çalsada o kapıyı açacak gücü ve cesareti kendileriden bulamazlar, hatta sessiz durup kapılarını çalan bu beklenmedik yolcu gitsin diye beklerler; kederli insanları yeniden hayata döndürüp yüzlerini gülümsetecek tılsım küçük, ani ve kısa sevinçlerde gizlidir."
Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk Sayfa 29

“İnsan, gelmekte olan felaketi anlıyabiliyor, tarif edebiliyor, onu sözcüklere dökebiliyordu ama söylenen hiçbir söz, hiç bir tarif, gerçeğin o korkunç yalınlığını anlatmaya yetmiyordu. İnsan yaklaşan bir karmaşayı, bir felaketi bir dehşeti, büyük ve geniş ifadelerle analtıyordu, bu geniş anlatımın içinde her insana, her harekete, her duyguya yer bulunuyordu ama felaketin kendisi çok sade, çok dar, çok sıkışıktı.”
Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk Sayfa 212-213

“Elbette babalar, oğullarına herşeyi söylemezlerdi, oğullarının da babalarına herşeyi söylememeleri gibi; baba oğul bile olsalar, erkekler arası konuşulmaması, bir başla erkeğin ışığının asla aydınlatılmaması gereken karanlık bahçeler vardı, içinde kadın hayaletlerinin dolaştığı, zehirli yemişlerinin tadının başkaları tarafından bilinemeyeceği bahçeler.”
Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk Sayfa 239

“Damadının, kızından başka bir kadını sevdiğini biliyor ama kendi inancına ve ahlakına aykırı olan bu davranışı, dostu, bunu kendi inancı ve ahlakına uygun bulduğu için sessizce kabullenip saygı gösteriyordu. Daha sonraları Osman’a ‘Kimseyi kendi ölçülerinle yargılama, herkesi kendi ölçüleriyle yargıla’ demişti, ‘ahlaksız benim ahlakıma uymayan değildir, ahlaksız kendi ahlakına uymayandır.’”
Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk Sayfa 248

"Belki, kimbilir, bütün hayatın boyunca kaybedeceğim diye endişelendiğin bir şey kaybolunca rahatlarsın bile... Neyse göreceğiz."
Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk Sayfa 454

"Hikmet Bey daha sonra Osman'a 'Güven öyle tuhaf bir şey ki,' demişti, 'o duyguya sahip olduğunda duyduğun rahatlık, güvenin kendisini bile küçümsemene neden oluyor.' "
Ahmet Altan - İsyan Günlerinde Aşk Sayfa 463

Kitap - Mthan Mngan - Üç Aynalı...

“Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim hayatıma. Herkes kağıt üzerinde yazılanları benim hayatım sanacak, bende hayatımı saklamış olacağim böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun ? Herkes seni gördüğünü sanır, sende rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz. ”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda

“Birdenbire ortalıkta bir kadının belirmesiyle Alice huzursuzlanıyor. Böyle zamanlarda hiçbir kadın, hangi nedenlerle olursa olsun ortaya çıkan ikinci bir kadının varlığına tahammül edemez, Alice Star bile olsa bu.Hiçbir kadın bu ölçüde bir güven duygusana sahip değildir çünkü. Erkeklerin en büyük gücüdür bu.”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda Sayfa 43

“İddialı olmak iyi bir şeydir ama tehlikedirde.Erkeklerin iddiaları pek uluorta pek göz önündedir. Bu yüzden çok çabuk kazanır pek çabuk kaybedeler, kadınların, herşeyleri gibi iddiaları da sinsidir.Hatta kimi zaman kendilerinden bile saklamayı becerirler.”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda Sayfa 144

“Ölümlü bir varlık olan insanın, hayattan alacağı en büyük intikam, zamanı en iyi şekilde kullanmayı öğrenmektir. Çünkü, bu konuda hayat hep hile yapar.”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda Sayfa 144

“Herkes bir başkası olmak ister aslında, dedi. Bunu sakın unutma! Bu yüzden kimse kendi kalamaz. Bütün romanlar hikayeler piyesler, filmler bunun içindir; insana bir başkası olma imkanı sunmak için.”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda Sayfa 148

“Kadınların güçlü oldukları anlarda, ilk küçümsedikleri şeyin, diğer kadınlar olduğunu anlıyor. Muştik’in sinemada söylediği masaldaki sözü anımsıyor: Bütün kızlar günün birinde kraliçe olmak ister.”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda Sayfa 156

“Yüzünde, kimselerin duymadığı uzak sesleri dinliyormuş gibi esrarengiz bir ifade vardı. Böyle durumlarda, Zaman kulaklarımı çınlatıyor, derdi.”
Murathan Mungan – Üç Aynalı Kırk Oda Sayfa 173

Kitap - Özdemir Asaf - Yuvarlağın...

“Güneşe gözlerini dikip bakarsan gözün bozulur. Gözlük takıp bakarsan güneş bozulur.”
Özdemir Asaf – Yuvarlağın Köşeleri Sayfa 16

Kitap - Dean R. Koontz - Nöbet

“Gerçi cesurdu… ama budala değildi. Çözemediği bir durumun ortasına gözü kapalı atılmak ancak budalaların harcıydı.”
Dean R. Koontz- Nöbet Sayfa 182

“Bilgi denilen şeyi iyi bilgiler kötü bilgiler diye ikiye ayırmak... dinlerin getirdiği bir şey. Davranışlar ahlaka uygun olur ya da olmaz, orası tamam, ama bilgiler öyle etiketlenip sınıflandırılamaz. Bilim adamı için, hatta eğitim görmüş her erkek ve kadın için, tüm bilgiler ahlaki açıdan tarafsızdır.”
Dean R. Koontz- Nöbet Sayfa 203

“Canlı varlıkları birbirlerini tamamlayacak ve doyuracak biçimde ancak sevgi birleştirebilir, çünkü onları birbirlerine içlerindeki en derin noktalardan bağlayabilen ancak sevgidir.
Pierre Teilhard de Chardin”
Dean R. Koontz- Nöbet Sayfa 291

Kitap - Ahmet Altan - Kılıç Yara...

“Orada titreyerek otururken gelecekle alakalı hiçbir ümidimin ve hayalimin kalmadığını görmüştüm ve neyi anladım biliyor musun, insanın hayallerini kaybetmesi kadar kendisini utandıracak hiçbirşey olmadığını… Hayallerini kaybettiğinde öylebir ihanete uğramışlık hissi sarıyorki seni, haini aradığında kendini görüyorsun, kendi kendinin haini oluyorsun.”
Ahmet Altan – Kılıç Yarası Gibi Sayfa 143

“Hakiki aşk kılıç yarası gibidir, yara kapansada izi mutlaka kalır.”
Ahmet Altan – Kılıç Yarası Gibi Sayfa 235

“Ragıp Bey, Constanza’yla evlenmek konusunda çok zor karar verdiği, bunu yapmak kendisine çok zor geldiği için, tek engelin kendisi olduğunu, kendi geleneklerini aştığı anda meseleyi halledeceğini sanmış, ama yanılmıştı. Bütün ölülerin öğrendiğini Ragıp Bey’de böylece öğrenecekti: ‘Kimse hayatın efendisi değildir’.”
Ahmet Altan – Kılıç Yarası Gibi Sayfa 279

Kitap - Buket Uzuner - Uzun Beyaz...

“Olağan dışı zamanlarda mucizelerin ve işaretlerin önemi normal zamanlardan daha önemlidir.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 25

“Yani tamamen hazırılıksız olarak içine düştüğümüz bu güç şartlar, hepimizde kendimize ait tuhaf keşiflere yol açıyor. İnsan zor ve tehlikeli durumlarda kendisini daha iyi tanıyormuş desem, beğenir misiniz?”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 87

“Bu Türkler, doğunun bütün gizemini kendilerinde mi topladılar? Hayalet mi bunlar yoksa ? Gerçek şu ki, Gelibolu’nun dağları Türk doğuruyor. Ayrıca bu Türk’lerin, işin ucunu bırakmaya hiç niyetli gözükmeyen zorlu savaşçı olduklarını düşünmeye başladık. Onlar şimdi bizde olmayan bir güce sahipler. Çünkü Türkler memleketlerini savunuyorlar.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 96

“Hakikatleri değiştirmek imkansızıdır Viki Hanım. Amma hakikatleri öğrenmek mutlaka şarttır, biliyon mu?”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 103

“Herhalde artık bütün kötü haberleri almış, bizlerin burada ne durumda olduğumuzu öğrenmişsinizdir. Fakat bir haber, olsa olsa içi boşaltılmış bir sonuçtur ve ne yazık ki, sonuca ulaşırken yaşananlar sonucun içine yansıtılmazlar.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 135

“Kızım, adil olmak dünyanın en büyük eziyetidir. Ama bir de muvaffak olursan, gözündeki perde kalkar, vicdanındaki körlük biter, artık hür olursun fakat bundan sonra bütün namussuzlukları çıplak görmek zorunda kalırsın.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 174

“Yaşlıların aniden uykuya dalışları, doğanın küçük bir ölüm provalarıdır. Bu kısa dalışlar, onları asıl uzun uykuya hazırlar.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 187

“İnsanı, başkalarından daha fazla, kendi yüzleşmeleri dehşete düşürür. Bu öyle derin bir dehşettir ki, en büyük düşmanımız bile üzerinizde bu kadar derin dehşet izleri bırakmayı başaramaz. Çünkü ortada ne suçlayacak bir başkası ne de kaçacak bir gölge vardır. Gölgeyi yaratan tek şey, insanın kendi bedeni ve bedenin içinde taşıdıklarıdır.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 211-212

“Büyük, güzel insanları tanımak lazımdır kızım. İnsan ancak büyük, güzel insanları tanırsa dünyanın neden hala tamamen namussuzlara teslim olmadığını anlar. Ama onları bulmak zordur. Büyük ve güzel insanlar öyle ortada gezinmezler. Onlar kıyıda kenarlarda bekler, zamanı gelince işlerini yapar, sonra gen ortadan çekilirler. ”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 229

“Birbirini seven, gözeten, birbirini önemseyen insanların birbirleri üzerinde manevi bir hakkı oluşuyordu ve bu yalnızca ‘sevgi hakkı’ydı. Doğal olarak ve kendiliğinden.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 234

“Düşünceler yoğunlaşıp katı bir cisim gibi ağırlaşınca, düşüncelerin yoğunlaştığı mekanda zaman donar. Zaman donunca zaman kalmaz.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 240

“Biz Doğu-Akdenizliyiz Viki. Aklımızla değil yüreğimizle karar verir, çabuk heyecanlanır, çabuk bağlanır, çabuk soğuruz. Bizbirine hemen inanır, ya da hemen kızarız. Sonra küçük öfkeleri büyük nefretlere, küçük umutları büyük heyecanlara dönüştürmekte üstümüze yoktur.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 250

“Gerçek, kötülerin işine yarayacak ve başkalarını ezmekte kullanılacaksa, gerçek onu hak etmeyenlere teslim edilemeyecek kadar hak edilmiş, acılardan süzülmüş ve kanla sulanmışsa hala açıklanmalı mıdır ?”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 257


“Gerçek hepimize akıl, cesaret ve kapasitemizin alacağı kadar kendini gösterir. Çünkü gerçek hak edilmelidir.”
Buket Uzuner – Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Sayfa 267

Kitap - S. King - Yüzyılın Fırtınası

“Yıkımın önünde gurur gider, düşüşün önünde kibirli bir ruh.”
Stephen King – Yüzyılın Fırtınası Sayfa 410

“Her seçenek acıtırken, hangisinin doğru olduğunu nasıl bilebilirsin ?”
Stephen King – Yüzyılın Fırtınası Sayfa 504

Kitap - Kürşat Başar - Sen olsaydın...

“Ama durmak kötü, bir tek görüş açısıyla yetinmek, tüm tinsel (ruhsal) güçlerin belki de en etkilisi olan çelişkiden yoksun kalmak güçtür.”
Kürşat Başar – Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum Sayfa 71

“Daha önce hiç aşık olmamıştım ki, bilmiyordum, kitaplardan, filmlerden öğrenilen bir hayat nereye kadar ayrıntıları tanımlayabilir ?”
Kürşat Başar – Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum Sayfa 81

“Yalnızlık en büyük acıları bile derinleştirmeye, yeniden biçimlendirmeye yarayabilir. Bazen.”
Kürşat Başar – Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum Sayfa 92

Kitap - Buket Uzuner - İki Yeşil...

“Uygarlık, doğal düzenin bozulması anlamına geldiğinden, her toplumsal reform, aslında uzak geçmişe bir dönüştür ve başlangıçtaki bozulmamışlığa ulaşmak amacındadır. Yüce Aklın Erdemi’nde böyle diyordu Lao-Tse”
Buket Uzuner – İki Yeşil Sayfa Susamuru 28

“Yakın çevresinde ölüm yaşamamış genc insanlar, dostlukları ve sevgileri bol keseden harcarlar!”
Buket Uzuner – İki Yeşil Sayfa Susamuru 30

“İnsanların pek çoğunun, inanmış, hiç inanmayacak gibi görünenlerin bile, özellikle ilk gençliklerinde ‘ömür boyu sürecek’, ‘güllük gülistanlık’, ‘tek yastıkta kocanacak’ bir kadın erkek ilişkisine en saklı, en özel köşelerinde ayırdıkları, gizlice şımartılmış, adeta gelişmesine göz yumulmuş bir inanç bulunuyor. Bu belkide kendimize sakladığımız bir peri masalıdır…”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 38

“Birinin iyi niyetini istismar etmek, o iyi niyetin başkalarına sunulmasını yok eder.”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 76

“İnşallah hatalarını anlar, sizlerin yüzsuyu hürmetine, yeniden birleşirler evladım. ‘Yüzsuyu demek, gözyaşı anlamına mı geliyordu ?’”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 109

“Fiziksel hastalığı olan aspirin ya da tylenol alır, ruhu ağrıyorsa karar alır. Öyle yaptım!”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 157

“Bir kadınla bir erkek arasında kimyasal bir ilişki varsa – ki bu pek de zor değil – ilişkinin düşünsel yanını tamamlayan tek şey ‘anlaşabilmek’tir. Bir ilişkiyi sürekli ve uyumlu kılacak tek tılsım budur!”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 224

“Kıskançlık, sahiplenme hastalığının korkunç bir sonucudur.”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 227

“Bana sorarsan, ben de duygusal konularda, bir kadın kadar duyarlı, ince, hassas ve duyarlı bir erkeğin olabileceğine inanmıyorum. Neden mi ? Çok basit! Çünkü bir erkek başka bir varlığa hayat kazandıramaz. Ancak dolaylı olarak katkıda bulunabilir. Yani, bir erkek doğuramaz, bir insan yavrusunu içinde büyütüp, onu hayata kazandıramaz. Ya da hayatı o yavruya kazandıramaz. Doğursun, doğurmasın, bu duyarlılık dişi insanların yüreklerinde yüzyıllardır taşınarak, bugünkü kadını oluşturmuştur. Genetik bir olgudur bu.”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 232

“Halbuki ayrımcılık, ayırdığın şeylerden birine yüklenen negatif anlamla oluşur.”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 232

“Zaman bir çizgi değil bir boyuttur. Tıpkı boşluğun boyutları gibi. Eğer boşluğu bükebilirseniz, zamanı da bükebilirsiniz. Ve eğer ışıktan daha hızlı haraket edebiliyorsanız, geçmişe yolculuk edebilir ve aynı anda iki yerde birden varolabilirsiniz.
(Paul Davies, Carl Sagan, John Gribbinve Stephen W. Hawking’den esinlenerek )
Margaret Atwood”
Buket Uzuner – İki Yeşil Susamuru Sayfa 263

Kitap - Ahmet Ümit - Patasana

“Büyükbabama Fırat nedir ? diye sorduğunuzda, ‘Gündüzleri sevgilinin gözlerini yansıtan ışıktır’ derdi, ‘geceleriyse sevgilinin çözülmüş siyah saçları.’”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 33

“‘Herhalde sizin söylediğiniz gibidir’, diyerek bir geri adım attı Halaf ‘Ama sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış,’ demekten de kendini alamadı.”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 77

“Platon Şölen adlı yapıtında, Aristophanes’in bir konuşmasına dayanarak, insanın bir türünün dört kollu, dört ayaklı, iki başlı Androgynos adlı varlık olarak yaratıldığını, ama bu mükemmel yaratığı kıskanan Zeus’un onları ayırdığını, bu yüzden insanın ömrü boyunca hep öteki yarısını aradığını anlatıyormuş.”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 209

“Sıkılmayın canım, bende yemeklerden sonra puro içiyorum. İnsan öyle kolay kolay kurtulamıyor bu Kızılderili lanetinden.
Esra boş gözlerle bakınca,
Efsaneyi duymadınız mı ? diye sordu doktor. Yerlilerin topraklarını alınca, onlarda bizi tütünle lanetlemişler. Ogün bu gündür lanet sürüyor.”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 233

“Bana teşekkür etme. Çünkü ben sana iyilik etmiyorum. Kızmıştım doğru ama senden vazgeçebileceğimi nasıl düşünürsün ? Yağmur yağmadığı için toprak, buluttan vazgeçebilir mi ? Ona gülümsemiyor diye anne yavrusundan vazgeçebilir mi ? Tarla tohumdan, başak güneşten, böcek çiçekten vazgeçer mi ? Benim senden vazgeçeceğimi nasıl düşünürsün ?”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 389

“Korku, ışığı boğan karanlık bir gece gibi aklıma, yüreğime çökmüş, bütün bedenimi sarmıştı. Evet ben bir korkaktım, ama korkaklarda intikam alırdı. İlan etmeden, sinsice bekleyerek, hiç kimsenin beklemediği bir anda… ”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 407

“Sadizmin kurucusu olan büyük Fransız felsefecisi Marquis de Sade, ‘İşlenilen tek bir cinayet vicdanızmızı sızlatabilir. Ama cinayetler artmaya başlayınca, onlarca, yüzlerce kez tekrarlanınca, vican susar,’ diyor. Bu yüzden savaşlar ölümü sıradanlaştırır.”
Ahmet Ümit – Patasana Sayfa 462

Kitap - Gorki - Aşk Rüyası

“Ben, vapurun güvertesinde oturmuş, düşünceli ruh hali ile ve kafamda peyda olan çeşitli hayallere dalarak bu ışığa bakıyor, gecenin ılık ve ıslak havasını göğüs dolusu içime çekiyordum. Böyle dakikalarda daima mutluluk aranır. Mutluluk üzerine sessiz bir iç sıkıntısı duyularak, onun hiçbir zaman kendiliğinden insanın karşısına çıkamayacağı, ama ayrıca uzun, hummalı ve çoğu zaman faydasız didinmeler gerekeceği tamamiyle unutularak tuhaf bir ısrarla mutluluk beklenir. Mutluluk kimsenin bilmediği, ama herkesin arzuladığı erişilmesi güç bir hayal gibidir.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 22

“İnsanı suyun dibinden ayıran topu topu bir tahta parçası idi. Bu öyle basit bir gerçekte ki... Bundan şöyle bir sonuç çıkarılabilir: İnsan uzun yaşamağa değil de elinden geldiğince çok yaşamağa bakmalıdır. Beş şişe kırmızı şarap yerine bir şişe şampanya içmek hiç şüphe yok ki, daha iyi idi.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 85
“Bu bir masaldır.
Yeryüzüne, diz kapaklarına kadar uzanan sarı kıvırcık saçlı, tertemiz mavi gözlü, içinde ne yalan, ne gurur, ne de küçük istekler bulunan, ama bir çok temiz, şairce hülyalar olan ince, iyi yürekli çok güzel bir kız varmış. Şimdi sizde görüyorsunuz ki bu, gerçekten bir masaldır.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 193

“Mesela su ki : Akıllı olur olmaz, zamana, onun sırlarına ve gücüne göre kendini beceriksiz ve acınacak bir durumda duymaya başlayacak, düşüncenin sınırsız ve hiç sönmeyen ateşinde küçücük bir kıvılcım olduğunu göreceksin. Gerçi sen, aklın değeri karşılığında, kolayca ün sağlayabilirsin. Ama akıllı bir adamın üne ihtiyacı yoktur. Sonra, insanlara öğretmek ve bütün öğrettiğin şeyler için sorumlu olmak zorunluğu da
omuzlarına yüklenecektir.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 194-195

“Her insan bir evrendir... her mezar taşının altında bütün bir dünya tarihi gömülüdür. Romantik Heine’nin paradoks eserleri... Neden bütün ünlü Yahudiler idealist ve romantik oluyorlar ?.. Evet... Ne oluyor ?
... Mezar ve içinde ben, evrensel bir tarih... Bu gülünç bir şey... Ben bir sarhoşum... Evrene gelince, onun ne olduğunu şeytan bilir.. ama ben onun içinde yalnızım.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 244

“Kadın, karşımda ancak bir saniye için haraketsiz durmuştu. Ama ben bu bir saniye içinde neler neler duymamıştım! Zaten hatamızda, payımıza düşen iyi anlar daima, saniyelerle ölçülecek kadar kısadır.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 254

“Bana bu on kopek’i veren kadın, hayatın ta kendisine benzemiyor mu idi ? Hayatta böyle değilmidir ? Uzaktan bize çok şeyler vaadeder gibi görünür. Ama yanımıza yaklaştığı zaman bizi bir dilenci sayarak önümüze bir laç kırıntı atmakla yatinir.
Bizi, doğduğumuz gün nasıl bir halde isek yine öyle, dilenci ve fakir, bırakarak uzaklaşır, gider.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 256

“Aptalın lafı yolda yük gibidir. Aptalın yüreği ağzında olduğu halde, akıllının ağzı yüreğinde gizlidir.”
Gorki – Aşk Rüyası Sayfa 305

Kitap - Tolkien - Yüzüklerin efendisi

"İhanet, ihanetten korkuyorum; o sefil yaratığın ihanetinden. Ama boyle olmalı.Sonra
unutmayalım ki hain kendisine de ihanet edip, niyeti olmadığı halde iyilik yapabilir. Bazen boyle olabilir. iyi geceler!."
Tolkien - Yüzüklerin efendisi 3. cilt Sayfa 93

“Çoğunluk oturmadan önce sofrada önlerine neyin konulucagını bilmek ister; ziyafeti hazırlamak için uğraşanlar ise bunu bir sır gibi saklamak dileğindedirler; çünkü merak yapılacak övgülerin daha yuksek sesle yapılmasını sağlar.”
Tolkien - Yüzüklerin efendisi 3. cilt

“Bu hep böyle olmalı Sam, işler tehlikeli olunca: Birileri vazgeçmeli, kaybetmeli ki diğerleri kazanabilsin.”
Tolkien - Yüzüklerin efendisi 3. cilt Sayfa 346